Türkiye, sayısız doğal güzelliğiyle her mevsim ziyaretçilerini büyüleyen bir ülke. Bu eşsiz zenginliklerin en bilinen örneklerinden biri ise Karadeniz’in incisi Uzungöl. Trabzon’un Çaykara ilçesinde, yemyeşil dağların arasında masalsı bir göl ve çevresindeki özgün doğasıyla Uzungöl, sadece Karadeniz’in değil, tüm Türkiye’nin gurur kaynağı.
Ne yazık ki, son yıllarda Uzungöl ve çevresi, yapılaşma ve hidroelektrik santral (HES) projeleriyle tehdit altında. Karadeniz’in birçok bölgesinde plansız projelerin çevreye zarar verdiğini zaten acı bir şekilde gözlemledik. Özellikle HES projelerinin, su kaynaklarının doğal akışını bozduğu, ekosistemleri alt üst ettiği ve yerel halkın yaşamını olumsuz etkilediği gerçeği sıkça gündeme geliyor.
Uzungöl’ün bu denli korunması için verilen mücadelenin sebebi basit: Burası yalnızca doğa harikası bir turistik nokta değil, aynı zamanda Karadeniz’in yaşam kültürünün ve çevresel dengelerinin bir parçası. Gölün beslenme kaynaklarının bozulması ya da çevredeki flora ve fauna üzerinde olumsuz etkiler yaratılması, geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilir. Böylesi güzelliklerin korunması, gelecek nesillerin de bu mirastan yararlanabilmesi için büyük önem taşıyor.
Türkiye halkı, Uzungöl gibi doğal alanların korunması konusunda giderek daha bilinçli hale geldi. Toplum, sürdürülebilir enerjiye ihtiyaç olduğunu kabul etmekle birlikte, bu projelerin çevresel ve toplumsal etkilerini dikkate almadan gerçekleştirilmesini istemiyor. Uzungöl’de HES kurulmasına karşı çıkanlar, yalnızca çevreciler ya da bölge halkı değil; yurdun dört bir yanından doğa dostları, bilim insanları ve turizm sektörü temsilcileri de bu çağrıyı destekliyor.
Bölge halkının bu projelere yönelik endişeleri haklı. HES projeleri, doğayı bozmanın ötesinde, yerel ekonomiye ve kültürel dokuya zarar verebilir. Çünkü Uzungöl’ün cazibesi ve turizm potansiyeli, doğal yapısına sıkı sıkıya bağlı. Ekonomisi büyük oranda turizme dayanan bir bölgede, doğanın tahrip edilmesi turistik cazibeyi yok edebilir ve bu da hem yerel halkın geçim kaynaklarını olumsuz etkiler hem de ülkemizin doğal mirasını kaybetmemize neden olur.
Çevreyi koruma, doğa ile uyum içinde yaşama ve sürdürülebilir kalkınma anlayışını benimsemek, Türkiye’nin geleceği için kritik bir adım. Uzungöl gibi değerleri korumak, sadece bir bölgenin değil, ülkenin ortak mirasını savunmaktır. Doğa, bize sunulan en büyük hediyelerden biri. Bu hediyeyi korumak ise hepimizin sorumluluğudur.
Türkiye’nin dört bir yanından yükselen “Uzungöl’e dokunma” sesine kulak vermek, doğanın hakkını teslim etmek ve geleceğimizi korumak adına daha sağlıklı kararlar almak gerekiyor. HES projeleri, eğer yapılacaksa, çevreye zarar vermeyecek bölgelerde ve yöntemlerle gerçekleştirilmelidir. Uzungöl’ün, doğal yapısıyla Türkiye’nin kalbinde yaşamaya devam etmesi için bu mücadele önem arz ediyor.
Uzungöl’e dokunmayın; doğamıza, geleceğimize sahip çıkın.
YEREL HABERLER
Az önce3.SAYFA
Az önce3.SAYFA
Az önce3.SAYFA
Az önceYEREL HABERLER
Az önceYEREL HABERLER
Az önceYEREL HABERLER
1 gün önce